Köpekleri atlattıktan sonra arka yoldan iskeleye doğru bir uzun yürüyüş faslı başladı. Yol boyunca biraz kafa dinledim. Galiba biraz da fazla dinlemişim ki, Motor İskelesi'nden geçerken ilkokuldaki öğretmenimi -tam yirmidört yıl sonra, az daha eğer o beni görmese- göremeyecektim. Ayaküstü hayatlarımızı anlattık birbirimize. Artıkım vazifesini -okul içinde-tamamlamış, emekliliğinin tadını çıkartmakta.
-Öğretmenin vazifesi hiç bir zaman bitmez.-
Hayat o kadar acımasız ki, insanı çabuk değiştiriyor. Bana dedi ki: "Aslında sizin beni tanımanız, koşup sarılmanız lazım."
Ben tabi dumur, mahcubiyetten kızardım bozardım, bir de ilk anda tanıyamadım ya, biraz da onun etkisi de var tabi.
Ama bir anda çıkartamamakta da haklıyım. Hava karanlık, ağzında sigara, oturmuş milleti kesiyor, yani seyrediyor. Takavitlik yada emeklilik hayatı işte.
Ama hala pozitif enerji dağıtmaya da devam ediyor, bana da ekledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder