Arama Çubuğu

Safamı Görüntüleme Sayısı

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Kınalı'da Misafirimiz Var

Misafir ki ne misafir ...
Akşam olmuş, kamptayız ... Saatlar havanın kararmış olması gerektiğini gösteriyor ...
Netekim kararmış da, ama kampın kapısının açılmasını bekliyoruz, çünkü henüz gösterinin başlama saatı gelmemiş ...
Bizde bir adet vardır, hiç bir etkinliğimiz davetiyelerdeki yazılı olan saatta başlamaz, en az yarım saat sorna başlar, o da lütfen, işte buna da Ermani Saati derler.
 
 
Vahe Berberyan
Arapkirli bir anne ve Eginli bir babanın çocuğu olarak 1955 yılında Beyrut'ta doğdu. Tiyatro, edebiyat, ve sanat camiasından insanların uğrak yeri olan ailesinin evinde entellektüel bir ortamda yetişti.
1977'de Los Angeles'e yerleşti ve 1980'de de Woodbury Ünversitesinde gazetecilik eğitimini tamamladıktan sonra edebiyat, tiyatro, oyunculuk ve resimle uğraştı.
Köklerinin tiyatroda olduğunu düşünen Berberyan çeşitli oyunlar kaleme alıp yönetmenlik, oyunculuk ve seslendirme yapmış, filmlerde rol almıştır.


Bizi gülmekten kırdı geçirdi, öldürmedi ama öldürücek kadar oldurdu, emin olun komalara girdik resmen.
Bu gösteriye gelmeyen herkes çok ama çok şey kaçırdı.

Burda fazlasını yazmıyorum, zira telif haklarını ihlal etmek istemem, ama şu kadarını söyleyeyim, eğer bu kadar kahkahayı bir arada görebileceğim başka yer var mıdır diye merak da etmiyor değilim.

Derken bu güzel gösterinin sonuna geldik, tabi hemen imza istemeler, resim çekilmeler, ve tüm bunların üstüne ayrılıkların acımasız duyguları.
Ama bu sefer hemen ayrılmadık, daha mopur seyahatımız var, nerdeyse hep birlikte :-))
Botsancı'da başımdan geçenleri ayrı bir yazıyla yazacağım size. Ama biraz nahoş hadiseler :-((

Deniz Çok Güzel, Hem Dalgalı Hem Sıcak

Kazları kovalama faslı burda bittikten sonra bir yazı gözüme çarptı, bunu sizle paylaşmam lazım, yeni kuruldu galiba burası:

Çünkü geçen sefer geldiğimde hiç görmemiştim bu kadar malzematı ...
Hakkaten bu da nerden çıktı?


Diyorum işte, bu da bizim sevgili halkımızın iş bitiriciiliklerinden birisi .. Sabah erkenden kalkan birileri gelip iki sandaliye koyuyor, sorna da gelen geçenden deli dumrul gibi para istiyor, daha sonra da paraya para demiyor :-))
Bari yazıyı doğru yazsalar kalbim ağrımıyacak.
Neyse biz Ülker'e doğru yolumuza hiç durmadan devam edelim ... Kamos vardı ya bir zamanlar, o da açılmış, hem de gene paralı :-((


Hafta içi 15, hafta sonu 20 TL, yine yeni yeniden.
Derme çatma bir baraka kapısı, kapıdan başka her şeye benziyor. Ayol bir dirseklik canı var zaten duvarının, ya da duvar yerine konulan nylon tahta perdenin, yani bir koysam devrilicek.
Bize tabi ki uymaz, biz yerimizi ezbere biliriz tabi ... İşte Ülker, işte Beleştepe:


Tepeden sakin görünmekte değil mi?
Ama aşağı inince ve denize yaklaşınca dalgalar başladı bir anda yükselmeye ...
Ben aslinda dalgalı denizi çok severim, ama bu seferki deniz bir de sıcak sulu olmasın mı? Sevincim ve sevgim bir anda iki katına çıktı :-))
Ah bir de şu taşlar ayaklarıma batmasalar tam süper olucaktı ...
Hay ben bu ayakkaplarına, tam zamanında yanları patladılar :-((@@ kma.

Kaz Kovalama

Hiç yapmamıştım, bu da oldu sonunda, inanmazsınız, Kınalıada'da kaz kovalıyorum:


Bisikletli adam bırakmış gitti, ben kazların peşindeyim:


Peşlerinden fazla mı taciz etmişim ki kız olanı bir anda kanatlarını açtı, nerdeyse uçucak?


Tabi bana sökmez, önce küçük çaplı bir saklambaç oynadık, fakat sonra ikisini birden tenhada kıstırdım :


Ama kıstırılınca da ne kadar aptal bakışları vardı, sanki gerçekten yiyecekmişim gibi onları, ama ben o kadar da kötü değilim, ne de olsa ben de hayvan ve kaz severim, hatta çocukluğumun kahramanlarındandırlar kazlar.


Artıkım bu oyun fazla uzadı, burda bitirelim istedim, çünkü geç kalıyorum deniz girmeye :-(
Bir daha aynı kazlar karşıma çıkarlar mı bilmem ...
Güzeldi ama, yine oynıyalım olmaz mı?

Çınaraltı Ve Kediler

Üç haftadır ki gelmemişim Çınaraltındaki Köftecime :-((
Tabi yine kediler yakınımdalardı:


İşte bir tanesi ne de güzel poz veriyor?
Ne olucak, zavallıcıklar biz insanatın artıklarıyla beslenebiliyorlarsa ne mutlu onlara, ya kışın ne yaparlar nasıl yaşarlar dersiniz?


İşte bir başkası da ağacın altında yatmakta, ne de güzel güneşleniyor (!) kanımca?
Yemekten sonra bir manzara-i rezilliye karşımdaydı, ben buna yorum yapmayacağım, gerisini siz görün:


Sadece masanın sol tarafındaki oturan üç kişiye dikkatlı bakın, bakalım ne görüceksiniz?
Yorumlar aşağıya please.


Benim bir de kedilerim var, onlar da kendilerini eğlendiricek bir şeyler aramaktalar ...
Büyük bebek kendisini emzirtiyor bir anne kediye ... Bu kadar büyük olanlar ne zamandan beridir böyle olaylara giriyorlar?

Kabataş İskelesinde Yetişememe Rizikosu

Paydos saati ...
Ettim ama içimde hala bir sinir var, bu sefer nasıl olucak?
Vapora yetişebilicek miyim?
Netekim yetişemedim istediğim gibi 15:00 vaporuna, kaldım mı 16:30'a?
Kaldım, iyi ki de kaldım.

Ahmet Hulusi Yıldırım
Kabataş : 16:30 - Kadıköy : 16:50 - Kınalıada : 17:20 - Burgazada : 17:35 - Heybeliada : 17:50 - Büyükada : 18:05

Bu sefer Kadıköy'de bayağı bir kalabalık vardı, o kadar ki iskelenin tüm alanını doldurmuştu ...


Doldurmuş mu yoksa doldurulmuş mu belli değil :-))
Darısı gelicek yıl çalıştırılıcak olan mopurların başlarına ...
Adları batasıcalar.

Ben nerde miydim?
Vaporun kapısında, ne yukarı çıkabilicek ne de oturabilicek vaziyet vardı :-((
Çünkü bir tanıdık kişi resmen beni esir aldı, aman korkmayın, kaçırılmadım, sadece Adaya gidene kadar sohbetimiz o kadar tatlıydı ki, kendimi ondan alamadım :-)
Bilmezdim bakışları neler söylerdi, çünkü sormaya cesaretim yoktu, güldükçe gözlerinin içleri gülüyordu.
Bu şeklide Kınalıada'ya kadar geldik birlikte, beraber indik vapordan ama iskele yolunda kendisini kaybettim, inşallah evine kadar sağ salim ulaşabilmiştir kendisi ...

Trenle İşe Gitmek

Bu sabah bir değişiklik yapmak istedim, malum cumartesi, ve ben her cumartesi yalnızım :-))
Zamanım bol sayılır bu durumda:


Bugün uzun zaman sorna Devletimin Treniyle gittim işe ...
Ama daha sorna okuyucağınız cihetle aradaki fiyat farkını nasıl kaybediceğimi görüceksiniz :-((
Kırk yılda bir kar edelim derken nasıl oldu da zarar ettim, ben de anlamış değilim.
Neyse bunları boşverin gitsin ...


Bu da benim kahvaltım, kıymalı talaş böreği, sabah sabah yenilebilicek tek şey ...
İşsizlikten zaten canım sıkkın, bu börekler de iyi geldi, ne yapıyim, canım sıkılınca yemeğe saldırmak gibi bir yanlışlık içindeyim, bu huyla zayıflıyıcam ha?
Kuakuakomekiki
Güleyim bari de bu susuzluktan sulandırılmış espiri yağmurdan gelip doluya gitsin :-))