Şimdi İstabnula inmişiz, dolanıyoruz, gerçi zaman fazla yok, sebepler bunlar ama biz gezmeye ve havamızı almıya gelmişiz, bir tur atmıyalım mı?
Sirkedji'den Bahçakapu istikametine dalıp da tarih kokan bir yolu görmiyelim mi?
Galata Köprüsünden ağır ağır geçerken balık tutanları ve tuttukları balıkları görmiyelim mi?
Netekim burda bir küçük hanım -boyuna bakmadan- oltayı sallandırmakta, hatta çektiğinde beş balık birden tutmuştu :-))
Sülün Osman sayesinde Hac torpaklarına dahi yolcu götürmeye muktedir olan Tünel'e binip de Beyoğlu'na çıkabiliceklere müsaadename veren Galata Kulesi'nin altından kaçak yollarla Cadde-i Kebir'e ulaşmıyalım mı?
Caddede yürürken karşımızdan avdet eyliyen Elektrikli Tramvayın karşısından kaçmaya çalışırken kendimizi halkımızın şevkatli kollarının arasında kucaklattırmıyalım mı?
Bazen planların gerçekleşmiyor, akşam bir yere davetli olduğum cihetle benim için çok erken bir saatta bu geziyi sonlandırmak mecburiyetinde kaldım, o canımı sıktı :-(
Başlıktaki Çikolata yoktu, çünkü bu aralar çikolata yasak bana, size de yasak mı?
O anda belki sıkıldı, ama akşam o kadar güsel ve eğlenceli geçti ki, tadını ancak orda olanlar anlıyabilirlerdi. Belki benim için planlı veya prorgamlı olsaydı bu kadar zevk alabiliceğimi sanmıyordum.
Burdan sevgili kızkardeşime teşekür ediyorum bu güsel gece için :-))